Bir ara, tesadüfen gittiğin bir yerde karşılaştığın, ilk defa gördüğün, ve ne yazık ki konuşma şansı bulamadığın, çok hoşuna giden birisi vardı. Kimdir nedir bir türlü bulamadın, ulaşamadın, hala unutamadın ve 'bir kez daha görsem' diye bekliyorsun...
Bir ara, insanlara güveninin bu denli sarsılmadığı zamanlardan bir zamanda, yüreğini, doğacak bir bebeğe hazırlanan bir oda, odanın içindeki bir beşik gibi hazırlamıştın, hayatına doğacak olanı bekliyordun heyecanla... Sonra o güzelim beyaz çarşaflara, kokulu mendillere çamurlu ayaklarıyla gelip basmıştı beklediğini sandığın insan. Siyah boyalı elleriyle duvarlarına anlamadığın bir dilde bir şeyler karalamış gitmişti. Sonraları, gelenlerin gidenlerden pek de bir farkı olmadığını anlayarak hevesin her defasında biraz daha azaldı ve şimdi artık bomboş bir odadır orası. Yine de vazgeçmedin, bekliyorsun ama artık bundan sonra gelecek olan, her şeyiyle gelsin ve bir ara kendin hazırladığın yüreğini, o bomboş odayı yeni baştan hazırlasın istiyorsun...
Bir ara, hayatında biri vardı, çok sevmiştin ve onun da seni o kadar sevmesini istiyordun, "böyle olsun" dedin. Olmadı tabii ki. Yine "olsun" dedin ve devam ettin. Her anlaşmazlıkta, her tartışmada, 'haksız olduğun zamanlarda bile' suçun-hatanın çoğunu kendine, geri kalanı da ona ayırdın. O, bu haksız paylaşıma hiç bir zaman itiraz etmedi. Onunla olmayacağını geç de olsa anladın. Şimdi artık hayata daha "adil" davranıyorsun ve zaman kaybetmiyorsun...
Bir ara, son damlasına kadar savaştın, çok yaş aktı gözlerinden... Sabret, hala değmediyse, buna değecek. En güzelinden...
ali osman.