21/05/2012

Mükemmel Olmak



Ben mükemmel değilim ve olmak da istemem. Çünkü eğer olursam, diğer insanlar mükemmellikte kusur aramaya çalışacaklar ve bulamayacakları için bunu içlerine dert edip bana düşmanlık besleyecekler. Ben ise insanların bana düşmanlık besleyip zarar vermeye çaba göstermelerini istemem. 


Kusur aramak doğamızda vardır bizim. Hatta bazılarımız, Tanrıda bile kusur aradı ve eğer Tanrı bizim gibi birisi olsaydı insanlar kendi başlarına geleceklerden habersiz onu acımasızca yok etmeye çalışabilirdi, kendi kalplerinde bunu zaten yaptıkları gibi. Peygamberlere yaptıkları gibi. Tanrı ise, her an bizimle olduğu halde, bize kendini göstermek, dolayısıyla da bizi ve bütün kainatı yarattığını sürekli başımıza kakmış görünmek istemeyecek kadar -tabiri caizse- düşüncelidir; ama biz, nasıl olduysa bunu anlamayıp, yarattıklarında O'nun suretini görmeyi beceremediğimiz için, hayatımızın içinde O'nu hep ihmal ettik. Mükemmelliği görmek, bir insana yetecekken ve onu yüceltecekken, biz mükemmelliğin kendisine sahip olmak istedik. Aldandık ve kaybettik.


Mükemmel olan sadece O'dur. Her şeye gücünün yetmesi zaten tek başına bir mükemmellik olduğu gibi, bu yüzden, olur da kainatın tamamı O'na düşman olup O'nu içlerinde ısrarla görmezden gelmeye, hatta yok etmeye çalışsa bile, hepsine ufak çaplı bir tek kıyameti ile karşılık verecek kudrettedir. 


Bu yüzden, ben, mükemmel olmak istemem. 
Çünkü buna gücüm yetmez. 
Çünkü bilirim ki, Tanrıyla insan arasındaki fark, 
mükemmelliği kaldırabilip kaldıramamasındadır.






Ali Osman

14/05/2012

Kolay

 
biz kimiz böyle,
niye zorlaştırıyoruz ki her şeyi
bu kadar, birbirimize...
bak; hava kolay, su kolay;
yürümek, koşmak kolay...
iyi-kötü bir döşekte,
uyumak, kalkmak kolay...
peki, böyleyken olay,
birbirimizi yormak neden?
su iken yüzde yetmişimiz,
akmayıp durmak neden?
...

Ali Osman

27/04/2012

Nokta


Evrenin içinde küçücük bir nokta olan bu dünyada siz de sadece lanet olası birer küçük noktasınız. Durum böyleyken, bu kibriniz, bu kavganız, bu havanız, bu kendinizi kasmanız nedir? Ne her işe yetişebiliyorsunuz, ne herkese yetebiliyorsunuz, ne de elinizdeki en küçük imkanı bile tamamen kontrol etmeye gücünüz yetiyor. Nasıl böylesine hızla geçtiğinin farkına varmadığınız bir hayatı yaşıyorsunuz. Gereğinden fazla anlam yüklemeyin, gereğinden fazla sorgulamayın, gereğinden fazla yargılamayın. Biraz dağınık kalsın, rahat olun.

Ali Osman.

15/04/2012

Bir Gün

Bir gün…
Ağlamak…

Ruhunu sarmış
İrili ufaklı yara izlerine
Her baktığında yeni bir ders çıkarmak
Eskidenki
O
Boş sevdalardan,
Boş çırpınışlardan,
Boş heveslerden,
Boşlukta kalışlardan,
Kayboluşlardan…

Bir gün…
Adamakıllı bir sevdaya düşmek
Heyecandan tir tir titremek…

Bazen bir tepeye çıkıp
Şehre doğru haykırmak,
Bazen de kaçamak köşelerde
Fısıldamak sevgiliye,
Sevdayı nefes nefese…

Cehennemlerce yanmak
Yokluğunda
Cenneti bulmak
Gözlerinde,
Kana kana hayat içmek
Dudaklarından…

İnciten ve yaralayan
Birsürü kelimeyi
Düşüncesizce
Söylemiş olsa da,
O bir çift kelimeyi
Yine hiç düşünmeden
En az bir defa söylemek..

Bir gün…
Kader, görevi gereği
Ayırırken sevenleri
Birbirlerine hala
Doyamamış olmak...

Ayrılığın acısını bilmek
Ve başka acıları kabullenebilmek;
Bilmek ah bilebilmek,
Bilmek, hala yanındayken,
Bilmek, değerini…







Ali Osman.

07/04/2012

Kaybetmek, Yenilmek Değildir

Kalbin sürekli kırılıyorsa, bu asla senin suçun değil. Ne diyordu 'Ye, Dua Et, Sev' de: "Kırık bir kalbinin olması, en azından denediğini gösterir." 


Sevgi kelimesini söylemesi kolaydır. Kimseyi korkutmazsın. "Severim, sevdik, severek.." Yedire yedire istediğin gibi söyleyebilirsin... Aşk ise darbeli bir matkaptır. En sert kalpleri bile delebilir. Nadiren de olsa...


Ama çoğu zaman, kalplere girmeye çalışırken matkabın ucu kırılıyor. Taş kalplere girmek, taşta aşkı yeşertmek zordur. Duman'ın şarkısında dediği gibi "Aklı başından atacaksın." Riski göze alacaksın yani... Geri dönüşü olmayan kırılma riskini... 

Bir daha kullanamayacağın bu matkap ucunu da "ömrüm boyunca boynumda bir madalya gibi gururla taşırım" diyorsan bu riske gir ve o kalbe girmeye çalış. 

Çok kırılacaksın, ama sonunda denediğine değecek. 




Ali Osman.

03/04/2012

Yüzleşme


"Alışkanlıkların zincirleri, önce duyulmayacak kadar hafif, sonra kırılamayacak kadar güçlü olurlar."
- Benjamin Disraeli

Hayatı daha yaşanabilir kılmak ve çocukluğumuzdan sonra kaybettiğimiz o iç huzurumuzu geri getirmek mümkün. Yeter ki alışkanlıklarımızı gözden geçirmeye karar verelim.

Duyduğumuz, okuduğumuz hemen hemen her şeye, o şeyin doğruluğunu araştırmadan inanıyoruz. Ona göre hareket ediyoruz. Çok fena gaza geliyoruz. Araştırmak, bilgi sahibi olmak çok zor geliyor...Günü kurtarmayı seçiyoruz...

Eleştirilmekten nefret ediyor, eleştirmeyi çok seviyoruz ama bir yol göstermiyoruz. Problem üretiyoruz, çözüm üretmiyoruz...

İnanılmaz önyargı sahibiyiz. İnsanları yaptıklarıyla değil, konumuyla, doğuştan gelen ve değiştiremediği özellikleri ile yargılıyoruz...

Karamsarız, hep en kötü ihtimali düşünüyoruz...

Kibarlığı 'entellik' görüyoruz... Hem de, 'entel' kelimesinin anlamını bilmeden...

"Hem karnım doysun, hem pastam dursun" istiyoruz...

Bilgi sahibi olsak da olmasak da her konuda konuşmayı çok seviyoruz...

Ayrıntıya dikkat edeceğimiz yerde yüzeysel davranıyor, yüzeysel davranılması gereken yerde ayrıntıya takılıyoruz...

Çok çabuk sinirleniyoruz. Küçük hesaplarla insanları ama özellikle de sevdiklerimizi çok kolay kırıyoruz. Affetmemiz çok uzun sürüyor...

Uzun süre bekledikten sonra elde ettiğimiz imkanları, aynı ölçüde çok çabuk bir şekilde kaybediyoruz. En çok beklediğimizi söylediğimiz şey, onu elde edince sıradan bir hale geliyor...

İnandığımız amaç peşinde sağlam adımlar atamıyor, gördüğümüz ilk zorlukta kolaylıkla vazgeçiyoruz...

Kendimize dokunmadığı sürece, haksızlıklar karşısında hep susuyoruz...

Yüzleşmekten kaçıyoruz....

Yüzsüzleşmekten kaçmıyoruz...

Kesinlikle benciliz...

Nefretimizi çok kolay, sevgimizi çok zor gösteriyoruz...

Doğru bulduğumuz ama yapmadığımız şeyleri başkasına hep tavsiye ediyoruz, sanki yapıyormuşçasına bir de uzun uzun faydalarından bahsediyoruz...

Sürekli fikir üretiyoruz, yapabileceğimizi bilmemize rağmen bir adım atıp uygulamaya geçirmeye çalışmıyoruz...

Ders çıkarmıyoruz, aynı hatayı defalarca yapıyoruz...

Hayatımız pişmanlıklarla dolu ve bunun da tek sorumlusu biziz. Adım atmaya üşendiğimiz ya da cesaret edemediğimiz için...

Kısacası; uğraşmıyoruz, araştırmıyoruz, çalışmıyoruz, gevşek ve üşengeciz...

Ve en sonuncusu da...

Alışkanlıklarımızdan vazgeçemiyoruz...


Aliosman.

31/03/2012

Bir Ara


Bir ara, radyoda çalan, ilk defa duyduğun, son bir dakikasına falan denk geldiğin, çok hoşuna giden bir şarkı vardı. İsmini bir türlü bulamadın, hala unutamadın ve 'bir kez daha çalsın' diye bekliyorsun...

Bir ara, tesadüfen gittiğin bir yerde karşılaştığın, ilk defa gördüğün, ve ne yazık ki konuşma şansı bulamadığın, çok hoşuna giden birisi vardı. Kimdir nedir bir türlü bulamadın, ulaşamadın, hala unutamadın ve 'bir kez daha görsem' diye bekliyorsun...

Bir ara, insanlara güveninin bu denli sarsılmadığı zamanlardan bir zamanda, yüreğini, doğacak bir bebeğe hazırlanan bir oda, odanın içindeki bir beşik gibi hazırlamıştın, hayatına doğacak olanı bekliyordun heyecanla... Sonra o güzelim beyaz çarşaflara, kokulu mendillere çamurlu ayaklarıyla gelip basmıştı beklediğini sandığın insan. Siyah boyalı elleriyle duvarlarına anlamadığın bir dilde bir şeyler karalamış gitmişti. Sonraları, gelenlerin gidenlerden pek de bir farkı olmadığını anlayarak hevesin her defasında biraz daha azaldı ve şimdi artık bomboş bir odadır orası. Yine de vazgeçmedin, bekliyorsun ama artık bundan sonra gelecek olan, her şeyiyle gelsin ve bir ara kendin hazırladığın yüreğini, o bomboş odayı yeni baştan hazırlasın istiyorsun...

Bir ara, hayatında biri vardı, çok sevmiştin ve onun da seni o kadar sevmesini istiyordun, "böyle olsun" dedin. Olmadı tabii ki. Yine "olsun" dedin ve devam ettin. Her anlaşmazlıkta, her tartışmada, 'haksız olduğun zamanlarda bile' suçun-hatanın çoğunu kendine, geri kalanı da ona ayırdın. O, bu haksız paylaşıma hiç bir zaman itiraz etmedi. Onunla olmayacağını geç de olsa anladın. Şimdi artık hayata daha "adil" davranıyorsun ve zaman kaybetmiyorsun...

Bir ara, son damlasına kadar savaştın, çok yaş aktı gözlerinden... Sabret, hala değmediyse, buna değecek. En güzelinden...

ali osman.

21/03/2012

1 Söz

Nefret yok. 
Pişmanlık yok. 
Bahane yok. 
Ertelemek yok...
İnandığın doğrunun 
peşinde olmadığın sürece 
sen, sen değilsin.

20/03/2012

Geçmişe Takılı Kalanlar


Geçmişlerinden ne kurtulabildiler, ne de istediklerini geri getirebildiler...
Böyle olduğu için de, ne yeni bir adım atabiliyorlar, ne de durdukları yerde mutlular...
Onlar, 'geçmişe takılı kalanlar'...
Onlardan çok var.
Bir fanusun içindeki boşlukta nefes alıp veriyorlar.


aliosman.

1 Söz

O, senden önce kendisini terk ettiği için, 
kendi terk edilmişliğinin acısını senden çıkarmak istedi...


aliosman.

Mutlu Öl


İçimizden geldiği yerde içimizden geldiği gibi değil de, 
insanlara görünmek istediğimiz şekilde yaşamak olmuş 
hayattaki amacımız. 

İşte, arkadaşım, bundandır, 
hep biraz eksik mutluluklarımız. 

Aslında basit:
Kendini yaşa, kendin ol;
Mutlu yaşa, mutlu öl.


aliosman.

07/01/2012

Mutluluk

bilmek değil, bildiğini paylaşmaktır mutluluk...
yeni bir araba değil, onunla dostun ziyaretine gitmektir mutluluk...
yeni bir ev değil, içinde çocukların koşmasını izlemektir mutluluk...
yeni bir telefon değil, telefonun ucundaki özlenen sestir mutluluk...
yeni bir televizyon değil, güzel insanlarla izlenen filmdir mutluluk...
yeni bir mekana gitmek değil, birinin hayatına girmesidir mutluluk...
hata yapmamaya çalışmak değil, hatadan ders almaktır mutluluk...
daha fazlasını ummak değil, var olana şükretmektir mutluluk...
yaptığını değil, yapılan iyiliği unutmamaktır mutluluk...
yemek yemek değil, sofraya oturmaktır mutluluk...
para kazanmak değil, insan kazanmaktır mutluluk...
ve
insan olmak değil, insan kalabilmektir mutluluk.

Mükemmel Olmak

Ben mükemmel değilim ve olmak da istemem. Çünkü eğer olursam, diğer insanlar mükemmellikte kusur aramaya çalışacaklar ve bulamayacakları ...